
Ethem Feyzi. Millet. 1917.
Herkesin yüzünde bir sevinç belirdi. Gözler, halkın duygularını okşayacak ve coşturacak hatipleri ararken, yukarıdan, balkondan gelen gür bir sesle bir hatip, uygun ve etkileyici sözlerle konuşmaya başladı…
28 Kasım Salı günü, tüm Rusya Kurucu Meclisi’nin açılış gününe denk gelmesi nedeniyle, Akmescit şehir yönetimi, işçi ve asker vekilleri konseyinin girişimiyle bir gün öncesinden bir geçit töreni programı düzenlemiş ve bu program yerel gazetelerde duyurulmuştu. Ancak, aynı günün akşamında halk arasında Bolşeviklerin tehditleri konuşuluyordu. Söylentilere göre Bolşevikler, çeşitli örgütlere haber göndererek, “Eğer bir gösteri düzenlemeye kalkışırsanız, bilin ki biz silahlı bir şekilde buna karşı çıkacağız,” demişlerdi.
Halk, ertesi gün temkinli davranmakla birlikte bir heyecan içindeydi. Geçit töreni saati yaklaştıkça, halk, programda belirtilen Pushkin Caddesi’ne doğru yavaş yavaş ilerliyor ve yerlerini alıyordu. Bizler de girişim komitelerinin bulunduğu “Metropol” otelinin balkonunun altında konumlandık. Balkonun tam karşısında, ellerinde ayetler ve devrimci sloganlar yazılı kırmızı ve mavi bayraklar tutan sevgili süvari birliğimizin piyade bölüğünden seçkin, görkemli ve heybetli bir alay, aslan gibi bir duruş sergiliyordu.
Vakit geldiğinde, devrim marşı olan Marseillaise çalmaya başladı. Herkesin yüzünde bir sevinç belirdi. Gözler, halkın duygularını okşayacak ve coşturacak hatipleri ararken, yukarıdan, balkondan gelen gür bir sesle bir hatip, uygun ve etkileyici sözlerle konuşmaya başladı.
Konuşma sona erdiğinde, sokakları dolduran halkın “Ur-ra!” nidaları ve müzik sesleri eşliğinde ilk asker grupları ileri doğru yürüyüşe geçti. Onları, işçiler, demiryolu çalışanları, Yahudiler, Ermeniler ve lise öğrencileri sırayla takip etti. Gruplar balkon önüne geldiklerinde saygıyla duruyor ve yapılan konuşmaları dinliyordu.
Bu noktada, bizde en çok iz bırakan, lise öğrencilerinin oluşturduğu ordu oldu. Kendi müzikleri eşliğinde geçen bu bilim ordusu, milletlerin geleceği için son derece değerli ve güçlü bir unsur olduğuna inandığımızdan, gözlerimiz, kendi lise öğrencilerimizden oluşan ayrı bir alayın böylesine önemli bir günde görkemle geçiş yapmasını ve bu yolla, yabancılara karşı geleceğimiz için hazırlıklar yaptığımızı gururla ilan etmesini görmek isterdi. Mevcut lise öğrencilerinin sayısı bunun için yeterliydi. Ancak, bilinmez nedenlerden ötürü, bu önemli anlarda varlık gösterilmedi. Milletin geleceğe dair umutlarını görmekten daha büyük bir gurur kaynağı olabilir miydi? Bu bağlamda lise öğrencilerine hitaben söylenen sözler, anlayanlar için oldukça dokunaklı ve değerliydi. Umarız ki, lise öğrencisi kardeşlerimiz ileride bu tür geçit törenlerine katılarak varlıklarını ispat eder, milletin ruhunu yükseltir ve umudunu pekiştirir.
Belirtilen gruplar ileri doğru hareket ettikten sonra, Tatarlar –o asil ve köklü millet– gençleriyle, yaşlılarıyla ve diğer milletlerden çok daha büyük bir çoğunlukla geldi. Balkon önünde durdular ve kendileri için Tatarca ve Rusça söylenen sözleri can kulağıyla dinlediler.
“Tatarlar özerkliklerini yaşatacaklar!»
Önce, Kırım’ın bir Alman genci tarafından Tatarca yapılan bir konuşmayla günün önemi anlatıldı. Ardından bir asker vekili söz aldı ve konuşmasını federasyona bağlayarak, “Tatarlar özerkliklerini yaşatacaklardır,” diyerek sözünü tamamladı. “Yaşasın Kurultay!” nidalarıyla halkımız ileri doğru yürüdü.
Bundan sonra, müzik eşliğinde Ukraynalıların askeri birliği geldi, konuşmaları dinledi ve geçti. En son sırayı alan piyade ve süvari alayımız, dalgalanan kırmızı ve mavi bayraklar altında geldi ve durdu. Balkondan, ilk kez değerli kardeşlerimizden Veli Efendi İbrahimov, yüksek sesle Tatarca bir konuşma yaptı. Ardından, Kırım süvari alayının buraya getirilmesindeki yanlış anlamaları açıkladı. Bu sözler alkışlarla sona erdi.
Veli Efendi’nin ardından, yukarıda bahsi geçen Askerler Konseyi vekili söz aldı. Rusyada yaşayan diğer milletler gibi Tatarların da özerkliklerini yaşatabileceğini tekrarladı.
Asker kardeşlerimiz, “Yaşasın Kurucu Meclis!” ve “Yaşasın milli özerklikler!” nidalarıyla, cihangir atalarının arslan oğullarına yakışır bir tavır ve edayla ileri doğru yürüdüler. Böylece geçit töreni de sona erdi. Herkes dağıldı ve gitti.